kanser tedavisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kanser tedavisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Ekim 2009 Salı
KANSERİN NEDENLERİ
Kanserin Nedenleri
Kanser yapıcı maddeler kanserojen madde olarak adlandırılmaktadır. Bunlar kimyasal, biyolojik, fiziksel etkenlerdir. Genel sebepler
• Dengesiz beslenme %35
• Sigara %30
• Enfeksiyon hastalıkları %10
• Mesleki nedenler %4
• Alkol %3
• Çalışma yerinin tozlu ve pis olması %2
• Gıdalara konan katkı maddeleri %1
Kimyasal etkenler
Kansere yol açan kimyasal maddelerin, molekül yapıları çeşitlidir; başlıcaları arasında karmaşık karbonhidratlar, aromatik aminler ve bazı metaller, ilaçlar, hormonlar ve yosunlar ile bitkilerde doğal olarak oluşan kimyasal maddeler sayılabilir. Nitrozaminlerin (basit organik azot oksitleri) çoğu kanser yapıcıdırlar ve insan bedeni içinde üretiliyor olabilirler. Hidrokarbonlar ve nitrozaminler, sigara dumanının içinde bulunan maddelerdir ve sigara içenlerde akciğer kanserinin ortaya çıkmasını kolaylaştıran kanser yapıcı etkenleri bu maddelerin oluşturdukları düşünülmektedir.
Bazı aromatik aminler,özellikle de 2-naftil- amin, başlangıçta kumaş, vb. maddeleri boyamak için boya sanayisinde kullanılırken, işçilerde idrar kesesi kanserine yol açtığının anlaşılmasından bu yana, kullanılmamaktadır. Bir başka sanayi kimyasal gazı olan vinil kloridinin, bu gazın etkisinde kalan işçilerde gelişen karaciğer kan damarları sarkomuyla ilintisi belirlenmiştir.
Kanser tedavisinde kullanılan bazı alkilleyici etkenleri kapsayan birkaç ilaç da kanser yapıcıdır; bununla birlikte, söz konusu ilaçlardan, kanser hücrelerinin DNA zincirlerini koparmak, böylece hücreleri öldürmek için yararlanılmaktadır (normal hücrelerde kansere neden olan etken de bu aynı nitelikleri taşır). Yaşdönümü (menopoz) sonrasında kadınlara verilen yüksek östrojen (bir dişilik hormon grubu) düzeyleri, kadınlarda dölyatağı kanseri olasılığını artırmakta, bu sorunu önlemek için, yaşdonümüne girmiş kadınlara östrojen, projesteronla birlikte verilmektedir. Aspergillus adlı mantar türü tarafından üretilen karmaşık bir molekül olan aflatoksin B, çeşitli kanserlere, özellikle de karaciğer kanserine yolaçar. Arsenik içeren bazı tuzların da, deri ve karaciğer kanseriyle ilişkili oldukları düşünülmektedir.
Dış görünüşleriyle birbiriyle ilgisi olmayan bunca çeşitli kimyasal yapının, ortak bir mekanizmayla kanser yapabilecekleri James ve Elizabeth Miller'ın 1960 yıllarındaki çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Söz konusu araştırmacılar, kimyasal kanser yapıcı maddelerin kanser yapıcı etkilerini gösterebilmek için, önce, hücre makromolekülleriyle , özellikle de DNA'yla doğrudan tepkimeye girme yeteneği bulunan etkin (ya da "sonul") bir biçime metabolize olmaları gerektiğini ortaya koymuşlardır. Başka araştırmalar da, normal hücreden bir kanser hücresinin oluşmasının, o hücrenin DNA'sındaki kimyasal ya da yapısal bir değişmenin sonucu olduğu yolundaki varsayımı güçlendirmiştir.
Biyolojik etmenler
Birçok hayvan ve insan kanseri ile çeşitli asalaklar arasında ilişki kurulmuş olmakla birlikte, tam mekanizmaları öğrenilememiş ya da kanıtlanamamıştır. Sözgelimi, oldukça sık rastlanan şistozoma hastalığına neden olan kan yapraksolucanlarının, daha sonra, özellikle Mısır'da çok rastlanan idrar kesesi kanserine yol açtığı sanılmaktadır. Ama, en açık biçimde belirlenmiş kanser yapıcı etkenler, aşağı yapılı hayvanlarda yaygın bir biçimde urlar oluşmasına yol açan kan-seryapıcı virüslerdir. Bu virüslerden yalnızca birkaçının bazı insan kanserleriyle ilgili olduğu anlaşılmış ve en az birinin bir kan kanseri biçimine neden olduğu kesin olarak kanıtlanmıştır.
Bazı papilloma virüsleri ile "Epstein-Barr virüsü" adı verilen ve enfeksiyöz mononükleoz hastalığına yol açan bir uçuk (herpes) virüsü, insan kanserleriyle ilgisi belirlenmiş virüsler arasındadır. Afrika'da yaygın olarak rastlanan Burkit lenfoması adlı kötücül ur ile.Çin'de yaygın olarak görülen bir boğaz-burun kanserine de, söz konusu uçuk virüsünün yol açtığı düşünülmektedir. Bir virüs enfeksiyonuyla ilgili bir başka insan kanseri de, bazen B tipi karaciğer iltihabını (hepatit-B) izleyen bir tür karaciğer kanseridir.
Bir insan kanseri ile bir virüs arasında kurulan bir başka bağıntı da, T-hücresi lösemisi ile HTLV-1 adı verilen bir retrovirüs arasındakidir; bu kanser Japonya, Antil adaları ve ABD'nin güneydoğusunda, yaygındır.
Kanser yapıcı virüsler, genom yapılarına göre DNA ve RNA virüslerine ayrılabilir. DNA virüsleri temelde, kendi genetik bilgilerini doğrudan doğruya konaklarının hücrelerine sokarlar, buna karşılık Epstein-Barr virüsünün konak hücresinin çekirdeğinde, konak DNA'sın-dan ayrı olarak, "plazmit" adı verilen bir çekirdek maddesi biçiminde birçok kopya halinde bulunabilir. Öte yandan, HTLV-1 gibi RNA virüslerinde, genetik bilgilerin, önce, virüs tarafından sağlanan "karşı aktarıcı" (re-verse transkriptaz) adlı bir enzimle DNA'ya şifrelenmesi gerekir.
Kanser yapıcı virüslerin bütün biçimleri, virüsün etkilediği hücrenin kanserli bir hücreye dönüşmesi için gerekli bir ya da daha çok geni içerirler. "Onkogen" (kanser yapıcı gen) adı verilen bu tür genler en iyi; kanser yapıcı RNA virüslerinin genomlarında ayırt edilir. Günümüzde birçok onkogenin, bulaştıkları hücrelerin normal hücre genomlarında kendileriyle çok yakın akraba karşılıkları bulunduğu belli olmuştur. Bununla birlikte, virüs onkogen biçiminin farklı bir yapısı vardır ve herhangi bir mekanizma tarafından etkin duruma getirilerek anormal bir biçimde davrandığı ve hücrenin kanserli hücreye dönüşümüne yol açtığı sanılmaktadır. Bazı kanser yapıcı virüsler, normal hücrelerde bulunan, "C-onkogenler" diye adlandırılan karşılıklarını, birkaç mekanizmadan biriyle etkinleştirip, bunun sonucunda kanserli hücreye dönüşmenin ortaya çıkmasına yolaça-bilirler. Kimyasal maddelerin ya da ışınımın (ya da her ikisinin) etkisinin, C-onkogenlerin etkinleşmesine yol açan benzer mekanizmalar oluşmasına neden oldukları sanılmaktadır.
Fiziksel etkenler
Morötesi ışınım ve yüksek enerjili öbür ışınımlar, insan ve hayvan kanserlerine yol açabilirler. Güneşin morötesi ışınımlarının etkisi altında kalmak ile deri kanserinin ortaya çıkması arasında, karşılıklı bir bağıntı vardır. Işınımların neden olduğu kanserler arasında, kan kanserinin yanı sıra, tiroit, meme, mide, dölyatağı ve kemik kanserleri de sayılabilir. Bu nedenle, röntgen ışınları gibi atışılmış teşhis araçları, incelenen kişinin aşırı ışınım altında kalmamasına özen gösterilerek kullanılır; hekimlerin, ayrıca, morötesi ışınımlar yayan lambaları (solaryumlarda, vb.) kullanan kişileri de, aşırı ışınım altında kalmamaları konusunda uyarmaları gerekir.
Deri altına plastik ya da daha başka filmler ya da diskler yerleştirilerek deney hayvanlarında kanıtlandığı gibi, fiziksel olarak uyarılmış sarkomlar üretilebilir. Bu disklerin yaşamının yaklaşık yarısı süresince hayvanda kalmasının ardından, genellikle çevresinde sarkomlar gelişir. Oysa disk deri altına takılmadan önce yapısı belirgin bir biçimde değiştirilirse, hiçbir ur gelişmez. Dolayısıyla, kansere neden olan, diskin kimyasal bileşimi değil fiziksel yapısıdır.
Akciğerlerin mezotel örtüsünü tahriş eden, insanlarda ve hayvanlarda mezotelyomlar oluşmasına yol açan inorganik bir billur olan asbestte de benzer bir durum söz konusudur. Bu inorganik bileşiğin kanser ya; özellik taşıması için, belirli bir billur yapısının bulunması gerekir ve bu billur yapısının yıkılması ur oluşmamasını sağlar.
Etiketler:
kanser,
kanser çeşitleri,
kanser tedavisi,
kanserin nedenleri
KANSER
KANSER
Vücudumuzda tüm organlar hücrelerden oluşur. Hücreler vücudumuzun en küçük yapıtaşlarıdır ve ancak mikroskopla görülebilirler.
Sağlıklı vücut hücreleri (kas ve sinir hücreleri hariç) bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların (vücut içi ve dışındaki) onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Fakat bu yetenekleri de sınırlıdır. Sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre gerektiği yerde ve gerektiği kadar bölüneceğini bilir.
Buna karşın kanser hücreleri, bu bilinci kaybeder, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Kanser hücreleri birikerek tümörleri (kitleleri) oluştururlar, tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler yada tahrip edebilirler. Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan yada lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adı verilir.
Kanser, kötücül urların anormal bir şekilde çoğalmasına verilen addır. Klinik özellikleri ve tedaviye gösterdikleri tepki açısından birbirinden son derece farklı çeşitli durumlara verilen genel ad. Bütün kanserlerde ortak olan özellik, bir hücre tipinin denetimsiz biçimde çoğalması ve normal dokuları kaplamasıdır. Bunun nedeni, hücre DNA sında iki aşamada gerçekleştiği sanılan değişikliklerdir .
İyi huylu urlar
Bunlar tehlike oluşturmayan hücrelerdir genellikle damar şişkinliği kas şişkinliği şeklinde görülürler. Ancak bazen aşırı şekilde büyüdüğünde diğer organları sıkıştırabilir ve alınması gerekebilir.
Kötü huylu urlar
Diğer ismi ile kanser: Hücreler vücuda yabancılaştığından hücre yapıları değişir, başkalaşır ve çok hızlı bölünerek (yani çoğalarak) çevresindeki hücre ve dokuları tahrip eder. Kanserli hücreler kan veya lenf yolları ile başka bölgelere gider ve oralarda yavru hücreler (metastaz) oluşturarak yayılırlar.
19. yüzyıl'da "beyaz ölüm" diye nitelendirilen verem, Ortaçağ'da "kara ölüm" diye nitelendirilen veba, ondan önce de cüzzam gibi, günümüzün toplumunda da kanser, insanların çoğunluğu tarafından en çok korkulan hastalıklar öbeğidir. Teşhis ve tedavi yollarının araştırılması, "kanserbilim" (onkoloji) diye adlandırılan tıp dalının alanıdır.
1980 yıllarının ortalarında dünyada her yıl yaklaşık 6 milyon yeni kişinin çeşitli kanserlere yakalandığı ve 4 milyondan çok kişinin kanserden öldüğü bildirilmiştir. Söz konusu verilerle, en yaygın öldürücü kanser biçimi mide kanseriyken (özellikle Asya'da), günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde sigara içmenin yaygınlaşması dolayısıyla, akciğer kanseri hızla tırmanmış ve en çok ölüme yol açan kanser biçimi haline gelmiştir
Etiketler:
kanser,
kanser çeşitleri,
kanser tedavisi,
kanserin nedenleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)