4 Mayıs 2008 Pazar

İNSANDA SİNDİRİM SİSTEMi

İnsanda sindirim sisteminin bölümleri:

a)Ağız: Dişler, dil, dudaklar b)Tükürük bezleri c)Yutak ve yemek borusu d) Mide e) ince bağırsak f). Kalın bağırsak g)Anüs Sindirime yardımcı organlar : Karaciğer , Pankreas

a. Ağız: İnsanda sindirim ağızda başlar. Ağızda sindirime yardımcı olan dişler, dil ve ağıza açılan tükrük bezleri bulunur. Ağızda; dışarıdan alınan besin maddeleri dişler yardımıyla mekanik olarak, tükürük içinde bulunan enzimle kimyasal olarak sindirime uğratılır.
Dişler, besinlerin mekaniksel olarak parçalanmasını sağlar. Dişin dıştan içe doğru kesiti incelendiğinde mine, dentin ve öz olmak üzere üç bölüm ayırt edilir.
Dil, çizgili kaslardan yapılmış olup, tat almaya, besinleri karıştırmaya, yutmaya ve konuşmaya yarar.

b.*Tükrük Bezleri: Kulak altı, dil altı ve çene altı olmak üzere, ağızda üç çift tükrük bezi bulunur. Tükrük içerisinde amilaz, mukus, Na+ ve Ca++ iyonları vardır. Tükrükte bulunan amilaz pişmiş nişastayı kimyasal olarak parçalayabilir.

c. Yutak ve Yemek Borusu: Dil besinleri yutağa doğru iter. Bu sırada soluk borusu gırtlak kapağı ile kapatılır. Yutak ile mide arasında yemek borusu bulunur. Yutulan besinler yemek borusuna geldiğinde, yemek borusu peristaltik hareketlerle kasılarak besinin ilerlemesini sağlar. Olayda yerçekimininde katkısı vardır.

d.Mide: Mide besinleri depo eden, mekanik olarak parçalayan ve proteinleri sindirmek için enzim salgılar.. Çalışması otonom sisteme ait vagus sinirleriyle denetlenir.

Mide bezleri tarafından mide özsuyu salgılanır. Mide özsuyunun salgılanması gastrin hormonu tarafından sağlanır. Mide özsuyu içerisinde hidroklorik asit (HCl), pepsinojen ve süt çocuklarında lap enzimi bulunur. Mide ortamı asidikdir (pH 2 – 3). Goblet hücrelerinin salgıladığı mukus, mide yüzeyini HCl etkisinden korur.

e. İnce Bağırsak: Kimyasal sindirim ince bağırsakta tamamlanır. Gerekli enzimler ve yardımcı sıvılar, pankreas, karaciğer ve bağırsak çeperinden gelir. Sindirimi tamamlanmış besin maddelerinin emilimi en fazla buradan olur. İnce bağırsağın mideden sonra ilk bölümüne oniki parmak bağırsağı, bundan sonra gelen kısma boş bağırsak ve en son bölgeye kıvrımlı bağırsak denir.
İnce bağırsağın iç yüzeyinde emilme yüzeyini artırıcı villus (tümör) adını verdiğimiz çıkıntılar yer alır. İnce bağırsakta besinlerin hareketini kolaylaştıran, mukus salgılayan goblet hücreleri bulunur. İncebağırsakta besinler yemek borusunda olduğu gibi peristaltik hareketlerle ilerler.

f. Kalın Bağırsak: Kalın bağırsak sindirilmeyen maddeleri toplama ve atma işini görür. İnce bağırsakla kalın bağırsağın birleştiği yerde kör bağırsak (çekum) bulunur.
İnsanda, bu kör bağırsağın ucunda, körelmiş bir çıkıntı apandix bulunur. Kalın bağırsak rektum denilen bir yapı ile sonlanır. Rektumun dışa açılan kısmına anüs denir. Kalın bağırsakta ince bağırsaktan farklı olarak villuslar bulunmaz ve kimyasal sindirim yapılmaz.

g. Pankreas : Pankreas dış salgı olarak farklı besinler için sindirim enzimleri içeren pankreas özsuyunu salgılar. Bunların en önemlileri; amilaz,

lipaz, peptitaz ve nükleazlar dır.
Pankreas özsuyunun salgılanması ince bağırsaktan gelen sekretin hormonu tarafından düzenlenir.

h. Karaciğer: Karaciğer vücudun en önemli organlarındandır. Karaciğerin yapı ve görevi birimi lopcuklardır.
Karaciğerin alt yüzeyinde safra kesesi (öd kesesi) bulunur. Karaciğer hücreleri tarafından üretilen safra karaciğer kanalıyla öd kesesine getirilir.
Safranın içinde safra tuzları, kolesterol, yağ asitleri, safra pigmentleri ve su bulunur.

Safranın Görevleri :
· Yağların mekanik olarak sindirilmesini sağlar.
· Yağda eriyen A - D - E - K vitaminlerinin emilimini artırır.
· Mideden gelen asidik besinleri bazik hale getirir.
· Bağırsak kokuşmalarını önler, zararlı bakterilerin üremesine engel olur.
· Bağırsak villuslarının hareketini artırır.
Karaciğere iki kaynaktan kan gelir. Birincisi dalak ve sindirim organlarıdır. Bunlardan toplanan kan, kapı toplar damarı ile karaciğere götürülür.
İkincisi damar ise aortun bir koludur. Aorttan gelen kan karaciğer atar damarı yoluyla karaciğere ulaşır.

Karaciğerin Görevleri :
· Vücut ısısını düzenler.
· Antitoksik fonksiyonu ile zehirli (toksik) maddeleri zehirsiz hale getirir.
· Pıhtılaşmada rol oynayan protrombin ve fibrinojeni üretir.
· Yaşlı alyuvar hücrelerini parçalar. Embriyo döneminde kan hücrelerinin üretimini sağlar.
· Kanda bulunan fazla glikozu glikojen halinde depo eder.
· Safra üretir ve salgılar. Bunun için alyuvarların parçalanması sırasında

açığa çıkan hemoglobini kullanır.
· Kanın damar içinde pıhtılaşmasını engelleyen heparini üretir.
· D, B, A ve bağırsaklarda sentezlenen, kanın pıhtılaşmasında rol oynayan K vitamini ile; demir, kalsiyum, bakır, protein ve yağları depo eder. Karotenden A vitamini sentezler.
· Zehirli (amonyaklı) maddeleri daha az zehirli üre ve ürik asit haline dönüştürür.
· Cinsiyet hormonlarının fazlasını yok eder.
· Lenf yapımında görev alır. Antikorların önemli bir kısmını üretir.
· Proteinlerin karbonhidrat ve yağlara dönüşümünü

OMURGASIZLARDA SİNDİRİM

B. OMURGALILARDA SİNDİRİM
Bazılarında besinlerin alınması ve sindirilmeyen artıkların atılması aynı açıklıkla sağlanır. Böyle sindirim sistemlerine eksik sindirim sistemi denir. Hidrada ve planaryada sindirim sistemi bu tiptendir.
Hidrada sindirim boşluğunun tek açıklığı hem ağız hem de anüs olarak görev yapar.
Planaryada sindirim kesesi, hidradakinden farklı olarak dallanmalar yaparak vücudun her tarafına uzanır.
Yuvarlak solucanlardan başlayarak birçok hayvanda, iki açıklıklı ve değişik kısımları özelleşmiş boru şeklinde sindirim kanalı bulunur. Bu şekilde olan sindirim sistemine tam sindirim sistemi denir.
Halkalı solucanlardan olan toprak solucanında tam sindirim sistemi bulunur. Alınan besinler, yemek
borusundan geçerek kursağa gelir, besin maddeleri burada yumuşatılır ve taşlık denilen bölgeye aktarılarak taşların yardımıyla mekanik olarak parçalanır. Daha sonra bağırsağa geçen besinler, buradaki hücrelerden salgılanan enzimlerle sindirilir. Sindirim ürünleri bağırsak hücreleri tarafından emilir ve artık maddeler anüsten dışarıya atılır.

C. OMURGALILARDA SİNDİRİM
Omurgalı canlıların tamamında ağızla başlayıp anüsle ve kloakla tamamlanan tam sindirim sistemi bulunur.

Kuşlarda gaga şeklini almış ağızda diş bulunmaz. Dişlerin yaptığı işi kuşlarda taşlık üstlenmiştir. Kursak besinlerin biriktirilmesini ve yumuşatılmasını sağlar. I. mide (bezli mide) besinlerin yumuşatılmasını ve kayganlaştırılmasını sağlar. Kuşlarda kimyasal sindirim ince bağırsağa bağlı pankreastan ve karaciğerden gönderilen yardımcı sıvılar sayesinde gerçekleştirilir. Artık maddeler kloaktan dışarıya atılır. 2. mide (taşlık) besinlerin taşlar yardımıyla mekanik olarak sindirilmesini sağlar.

Memelilerden; geviş getirenlerde mide dört bölmelidir. Otcul olan bu canlılarda besin öğütücü ve kesici dişler tarafından alınır işkembeye gönderilir. Burada belli bir süre depo edilir. Bu sırada bazı bakteriler yardımıyla besinin bir bölümü parçalanır.
Depolanan besin daha sonra ağıza parça parça gönderilip çiğnenir. Bu olaya geviş getirme denir. Ağızda çiğnenen besinler, ikinci kez yutulunca; besin, sindirim sıvılarıyla parçalanır. Bu canlıların ince bağırsağı oldukça uzundur. Selülozun sindirimi de canlıdan salınan enzimlerle değil, sindirim sisteminde bulunan tek hücreliler ve bakteriler tarafından salgılanan enzimlerle olur.

SİNDİRİM SİSTEMİ

Canlılar enerji ihtiyaçlarını karşılamak için beslenmek zorundadır. Fakat bazen dışarıdan besin almak tek başına yeterli olmaz. Çünkü büyük besin molekülleri hücre zarından geçemezler. Besinlerin hücre zarından geçebilecek büyüklüğe kadar parçalanmasına sindirim, bu olayın gerçekleştiği sisteme de sindirim sistemi denir. Sindirim olayının gerçekleşebilmesi için su ve enzim mutlaka gereklidir.

NOT: Canlıların bir kısmı sindirilmiş besini dışardan hazır alırken, bir kısmı da aldığı besini kendisi sindirir

a) Disaridan sindirilmemis besini hazır alan canlılar:Boyle canlilar genellikle parazit canlılardir, bağırsak solucanı gibi). Bunlarda sindirim olayından ve sindirim sisteminden bahsedilemez.

b) Dışarıdan sindirilmemiş besin alan canlılar:Böyle canlıları da ikiye ayırabiliriz.

1. Sindirim sistemi taşımayan canlılar: Bir hücreli ler, sünger sölentere gibi omurgasız canlılar.

2. Sindirim sistemi taşıyan canlılar: Hayvanların büyük bir çoğunluğu

UYARI:Sindirim bir hidroliz olayıdır.Sindirim olayının amacı besinleri hücre zarından geçebilecek büyüklüğe parçalamaktır diyebiliriz.

A. SİNDİRİM ŞEKİLLERİ
1. Mekanik Sindirim
Fiziksel etkilerle besinlerin daha küçük parçalara ayrılmasıdır. Besinlerin kimyasal yapısı değişmez. Bu olaylarla enzimlerin etki yüzeyi artırıldığı için, esas sindirim kolaylaştırılır ve hızlandırılır.
2. Kimyasal Sindirim
Hücrelerin, protein, yağ ve karbonhidratlı bileşiklerden faydalanabilmesi için bunların hidroliz edilmesi gerekir. Bununla proteinler aminoasitlere, yağlar yağasiti ve gliserole, karbonhidratlar monosakkaritlere, nükleik asitler ise, pentoz, organik baz ve fosfata indirgenir.

Besin maddelerinin bu şekilde en küçük bileşenlerine parçalanmasına tam sindirim denir.
Kompleks besinlerin bazı ara bileşiklere kadar parçalanmasına ise eksik sindirim denir.
3. Hücre içi Sindirim
Fagositoz ve pinositozla hücre içine alınan veya hücre içinde sentezlenen besin maddelerinin, besin kofulunda lizozom enzimleri yardımıyla hidrolizine denir.*Bir hücrelilerin bazılarında, akyuvarlarda, çok hücrelilerden süngerlerde, hidrada ve planaryada görülür.*Amip, besini yalancı ayaklarıyla sararak besin kofulu oluşturur.
4. Hücre Dışı Sindirim
Besin maddelerinin hücrelerden dışarıya salgılanan enzimler yardımıyla yapı taşlarına ayrılmasına denir.
Çok hücreli hayvanların çoğunda, saprofit bakterilerde, mantarlarda, böcekçil bitkilerde hücre dışı sindirim görülür
.

B. OMURGASIZLARDA SİNDİRİM
Bazılarında besinlerin alınması ve sindirilmeyen artıkların atılması aynı açıklıkla sağlanır. Böyle sindirim sistemlerine eksik sindirim sistemi denir. Hidrada ve planaryada sindirim sistemi bu tiptendir.
Hidrada sindirim boşluğunun tek açıklığı hem ağız hem de anüs olarak görev yapar.
Planaryada sindirim kesesi, hidradakinden farklı olarak dallanmalar yaparak vücudun her tarafına uzanır.
Yuvarlak solucanlardan başlayarak birçok hayvanda, iki açıklıklı ve değişik kısımları özelleşmiş boru şeklinde sindirim kanalı bulunur. Bu şekilde olan sindirim sistemine tam sindirim sistemi denir.
Halkalı solucanlardan olan toprak solucanında tam sindirim sistemi bulunur. Alınan besinler, yemek

borusundan geçerek kursağa gelir, besin maddeleri burada yumuşatılır ve taşlık denilen bölgeye aktarılarak taşların yardımıyla mekanik olarak parçalanır. Daha sonra bağırsağa geçen besinler, buradaki hücrelerden salgılanan enzimlerle sindirilir. Sindirim ürünleri bağırsak hücreleri tarafından emilir ve artık maddeler anüsten dışarıya atılır.
C. OMURGALILARDA SİNDİRİM
Omurgalı canlıların tamamında ağızla başlayıp anüsle ve kloakla tamamlanan tam sindirim sistemi bulunur.

Kuşlarda gaga şeklini almış ağızda diş bulunmaz. Dişlerin yaptığı işi kuşlarda taşlık üstlenmiştir. Kursak besinlerin biriktirilmesini ve yumuşatılmasını sağlar. I. mide (bezli mide) besinlerin yumuşatılmasını ve kayganlaştırılmasını sağlar. Kuşlarda kimyasal sindirim ince bağırsağa bağlı pankreastan ve karaciğerden gönderilen yardımcı sıvılar sayesinde gerçekleştirilir. Artık maddeler kloaktan dışarıya atılır. 2. mide (taşlık) besinlerin taşlar yardımıyla mekanik olarak sindirilmesini sağlar.

Memelilerden; geviş getirenlerde mide dört bölmelidir. Otcul olan bu canlılarda besin öğütücü ve kesici dişler tarafından alınır işkembeye gönderilir. Burada belli bir süre depo edilir. Bu sırada bazı bakteriler yardımıyla besinin bir bölümü parçalanır.
Depolanan besin daha sonra ağıza parça parça gönderilip çiğnenir. Bu olaya geviş getirme denir. Ağızda çiğnenen besinler, ikinci kez yutulunca; besin, sindirim sıvılarıyla parçalanır. Bu canlıların ince bağırsağı oldukça uzundur. Selülozun sindirimi de canlıdan salınan enzimlerle değil, sindirim sisteminde bulunan tek hücreliler ve bakteriler tarafından salgılanan enzimlerle olur.

Hayvansal Dokular

Bitkilerin ve havyaların yapısını oluşturan hücrelerin yapısal farklılıklarına ek olarak bu canlı gruplarının dokuları da çeşitli farklılıklar içerir.
Hayvansal dokular genellikle iki temel elemandan oluşur. Bunlardan birincisi dokuya ait hücreler diğeri ise bu hücrelerin arasını dolduran, dokuya özgü ara maddedir.

Hayvansal dokular görev ve yapılarına göre şu şekilde gruplandırılabilir;

* Epidermis Dokusu
* Temel Bağ Doku
* Yağ Doku
* Kan Doku
* Kıkırdak Doku
* Kemik Doku
* Kas Doku
* Sinir Doku

1. Epitel Doku

1. Tek tip hücrelerden oluşur, bu hücrelerin şekilsel farklılıkları olabilir.
2. hücreleri arasında boşluk ya hiç bulunmaz yada çok azdır. hücreler arası maddenin en az olduğu hayvansal doku tipidir.
Epitel dokunun vücutta üç tipi bulunur;

Örtü Epiteli
Organlar ile vücudun iç ve dış yüzeyini örter. Böylece vücudu ve organları fiziksel ve kimyasal etkilere karşı korur. Aynı
zamanda mikroorganizmaların vücuda girişini engelleyen doğal bir bariyerdir.

Örtü epitelinde kan damarı bulunmaz, bu nedenle beslenmesi bu dokunun altında yer alan bağ dokudan difüzyon yolu ile sağlanır.

Sindirim sistemi organlarının iç yüzeyinde villus ve mikrovillus yapılarını oluşturarak madde emilimini sağlar.

Örtü epitelinin
* Tek katlı örtü epiteli
* Çok katlı örtü epiteli

şeklinde iki tipi bulunur. Tek katlı örtü epiteli de hücrelerin şekillerine göre yassı, kübik, silindirik olmak üzere üç tiptir.

Salgı Epiteli
Vücutta salgı üretmek ve salgılamak üzere özelleşmiş olan epiteldir. Salgı yeteneği olan organlara bez adı verilir.

Salgı bezleri hücre sayısına göre;
* Tek hücreli Bezler
* Çok hücreli Bezler

şeklinde gruplandırılırlar. Tek hücreli bezler goblet hücresi olarak da bilinir. Bu hücreler tek başlarına salgı yapabilme yeteneğinde olup özellikle mide, solunum yollarlı gibi yerlerde mukus salgısının üretilmesini sağlarlar.

Salgı bezleri salgılarını döktükleri yere göre de sınıflandırılabilir.
* Salgısını bir kanalla veya doğrudan vücut dışına yada vücut boşluklarına boşaltan bezlere kanallı bezler veya endokrin bezler,
* Salgısını kana veren bezlere ise kanalsız
veya endokrin bezler adı verilir.

Bunlara ek olarak pankreas gibi bazı bezler hem endokrin hem ekzokrin bez niteliğindedir.

Duyu Epiteli
Vücudun içinde ve dışında bulunabilen, iç ve dıştan gelen uyarıları alabilen, aldığı uyarıyı sinir sistemine aktarabilen özelleşmiş epitel hücreleridir. Özelleşmiş bu hücrelere reseptör denir. Reseptörler duyarlı oldukları uyarı tipine göre isimlendirilirler.

2. Bağ Doku
Çok miktarda hücreler arası madde ve dokuya özgü hücrelerden oluşur. hücreler arası madde kanda olduğu gibi sıvı, kemikte olduğu gibi katı olabilir.

a. Temel Bağ Doku
Asıl bağlayıcılık görevindeki bağ doku tipi bu olduğu için temel bağ doku olarak adlandırılır.
Vücudun hemen hemen her yerinde bulunabilir. Bu nedenle bitkilerdeki parankima dokusuna özdeş kabul edilir.
hücreler arası madde doku hücreleri tarafından üretilir. Temel bağ dokunun ara maddesi yarı sıvı bir madde içinde çok sayıda liften oluşur.

Hayvanlarda üç tip lif bulunur;
* Kollojen lifler (Beyaz lifler): Kollojen adı verilen bir proteinden oluşan esnek protein ipliklerdir. Uzama yetenekleri çok azdır. Bulundukları yere esneklik ve dayanıklılık sağlarlar.
* Elastik lifler (Sarı lifler): Elastin adı verilen bir proteinden oluşmuş esnek protein ipliklerdir. Bir yay gibi yüksek uzama yeteneğine sahiptirler. Bulundukları
yapının yüksek oranda genleşmesini ve eski şeklini geri kazanabilmesini sağlarlar.
* Retiküler lifler (Ağsı lifler): İpliklerin bir ağ gibi düzensiz şekilde dizildiği ipliklerdir. Daha çok farklı doku tiplerinin birleştiği kısımlar ile yüksek dayanıklılık gereken bölgelerde bulunurlar.

Temel bağ doku içinde birkaç tip hücre yer alır:
* Fibrositler: Temel bağ dokunun esas hücreleri olup ara madde içindeki liflerin sentezini sağlarlar.
* Makrofajlar: Amipsi hareket edebilen, fagositoz yeteneğindeki bağışıklık sistemi hücresidir.
* Mast hücreleri: Kanın damar içinde pıhtılaşmasını engelleyen heparin ile kan damarlarını genişleten histamin maddelerini salgılarlar.

b. Yağ Doku:
Bağ dokunun özelleşmesiyle oluşmuştur. Yağ doku hücrelerine lipoblast adı verilir.

c. Kıkırdak Doku:
hücrelerine kondrosit, ara maddesine kondrin denir.

Köpek balıkları ve vatozlar hariç tüm omurgalılarda embriyonik iskeleti kıkırdaktan, ergin iskeleti ise kemikten oluşur. Köpek balıkları ve vatozlarda iskelet hep kıkırdak olarak kalır.
Kıkırdak dokuda kılcal kan damarı bulunmadığından hücrelere besin ve oksijenin ulaştırılması ile artıkların hücrelerden uzaklaştırılması bağ dokudan difüzyonla sağlanır.
Kıkırdak doku ara maddede bulunan liflere göre hiyalin, elastik ve lifli olmak üzere üçe ayrılır.
* Hiyalin Kıkırdak: Ara maddede bol miktarda kollojen lifler bulundurur. Omurgalıların embriyonik iskeletini oluşturan kıkırdak tipidir. Kollojen fibrillerin saydam rengi nedeniyle bu kıkırdak saydamdır.

* Elastik Kıkırdak: Ara maddede bol miktarda elastik lifler bulunur. Elastik fibrillerin rengi nedeniyle sarı renklidir. Bileşiminde az miktarda kollojen lifler de bulunur.
* Fibröz Kıkırdak: Çok yoğun miktarda kollojen lif, az miktarda hücre içerir.

d. Kemik Doku:
hücrelerine osteosit adı verilir. Ara maddede organik ve inorganik bileşenler yer alır.
Osteositler tarafından sentezlenen kollojen lifler ara maddenin organik kısmını oluşturur ve osein olarak adlandırılır.
Bunun yanında kemik ara maddesinde yüksek miktarlarda inorganik maddeler yer alır. Bu inorganik maddeler çoğunlukla kalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat ve magnezyum fosfat gibi inorganik maddelerdir. Yaş ilerledikçe kemik dokudaki organik madde miktarı azalır, inorganik madde miktarı artar.

Kemik doku yapısal olarak ikiye ayrılır :
* Süngerimsi Kemik Doku: Osteositler düzensiz olarak dizilmiş olup dokunun içinde çok sayıda delik bulunur. Adı da buradan gelmektedir. Bu deliklerin içi ilik adı verilen özel bir bağ doku ile doludur. Kırmızı renginden dolayı kırmızı ilik olarak adlandırılan bu yapı kan hücrelerinin sentezini gerçekleştirir.
* Sıkı kemik Doku: Süngerimsi kemik dokunun tersine hücreler özel ve düzenli bir dizilim gösterir. Osteositler uzun
merkezi bir kanalın etrafından birkaç halka oluşturacak şekilde dizilmişlerdir. Bu uzun merkezi kanala Havers kanalı adı verilir. Havers kanalı sıkı kemik dokunun içinden damar ve sinirlerin geçtiği ana kanallardır. Bu kanallar arasında Walkmann kanalları denilen bunları bağlayan ince kanalcıklar da bulunur.

3. Kas Doku

Kas dokusu kas sistemini kas sistemi de iskelet sistemiyle birlikte canlılarda destek ve hareketi sağlar. Kas dokusunu oluşturan hücrelerin zarlarına sarkolemma, sitoplazmasına sarkoplazma, endoplazmik retikulumlarına da sarkoplazmik retikulum denir. Kas sarkoplazmasında miyofibril adı verilen telcikler bulunur. Miyofibriller aktin ve miyozin adı verilen, kasılmayı sağlayan proteinlerden oluşur.
Kas dokuda hücreler arası madde ya hiç yok yada çok az bulunur.
Kaslar yapı ve çalışmaları bakımından üçe ayrılır;

Düz Kas
* İnce uzun veya çubuk şeklinde hücrelerden oluşur.
* hücreleri tek çekirdekli ve çekirdek hücrenin ortasındadır.
* Bantlı yapı göstermez.
* İç organlarda bulunur.
* İstem dışı çalışır. Otonom sinir sistemi ile kontrol edilir
* Yavaş kasılır ancak uzun süre kasılı halde kalabilir
* Sadece oksijenli solunum görülür.

Çizgili Kas

* Mikroskop altında incelendiğinde bantlı yapı gösterir
* hücreleri uzun, silindirik ve kalın uçludur.
* Çok çekirdekli görünür ve çekirdekler hücrenin kenarlarında konumlanmıştır.
* İskeleti sarar.
* İstemli çalışır. Merkezi sinir sistemi kontrolündedir.
* Hızlı kasılır. Çabuk yorulur.
* Oksijenli solunum ve laktik asit fermantasyonu yapabilir.

Kalp kası
* Çizgili kas yapısındadır.
* Bantlı yapı gösterir.
* hücreleri tek çekirdekli ve çekirdek hücrenin ortasındadır.
* İstem dışı çalışır.
* Otonom sinir sistemi ile kontrol edilior.
* O2 ihtiyacı fazladır. Sadece oksijenli solunumla ATP üretir.

4. Sinir Doku

Sinir hücreleri embriyolojik gelişim sırasında embriyonun ektoderm tabasının farklılaşmasıyla oluşur. Sinir doku uyartıları alma, iletme ve gerekli cevapları verme özelliği olan hücrelerden oluşmuştur. Sinir hücrelerine nöron denir. Bir nöron; dendritler, hücre gövdesi ve akson olmak üzere üç ana kısımdan oluşur.
Nöronların çoğunda, aksonu saran schwan hücrelerinden oluşmuş miyelin kılıf bulunur. Miyelin kılıf, uyarıların iletimini hızlandırır. Miyelin kılıfın aralarındaki kesik bölgelere ranvier boğum denir.
Nöronda uyartı sonucu oluşan elektrokimyasal değişime impuls denir. İmpulsun iletim yönü daima dentritten aksona doğrudur.
Bir nöronun aksonu ile diğer nöronun dendritinin arasındaki boşluğa sinaps denir. İmpulsun sinapslardan geçişi kimyasaldır.
Sinir hücreleri bir kez oluştuktan sonra bir daha bölünüp çoğalamazlar. Ergin bir insanda zarar gören sinir hücreleri yenilenemez. Ancak bozulan sinir dokusunun yerine özel bir bağ dokusu kaplar.